2. Anafartalar Mahallesi Mimar Sinan Blv. No:1 Sümerpark Şehzadeler / MANİSA 0(236) 231 40 45 info@spilcimnastik.com
 
Yaşlılar için Spor

   


AVUKAT ZERRİN FINDIKOĞLU
 


Ankara'da sağlık sorunum sebebiyle bulunuyordum. 78 yaşındayım. Yıllar önce ciddi bir hatta iki trafik kazası geçirmiştim. Bunların dışında ufak tefek yakınmalarımdan başka sağlık sorunum olmamıştı. Bu moralle yaşlanmaya meydan okuyor, tabiri caiz ise tam gaz spor yapıyor. Her yere yürüyerek gitmeyi ilke edinmiştim.

   İşte ilk defa sağlık sorunu yaşıyordum. Hastanede yatıyordum. Bir taraftan kontrollerim yapılıyordu. İlk gün odama geldiler beni tekerlekli sandalyeye oturttular kontrollerimin yapılacağı kliniğe öyle götürdüler. Moralim bozuldu. Yürüyebilirdim, yürütmediler…

   Onlarda kendilerine göre haklıydılar. Kafalarında 78 yaşında hasta imajı vardı.

   Hastanede kaldığım sürece her gün nasıl yürüyebilirim diye düşündüm. Neden yürümek diyeceksiniz… Amacım spor yapmaktı.. Otuz yılı aşkın bir süredir düzenli spor yapmıştım. Benim için yaşantımın bir parçası olmuştu spor yapmak. Ama hastanede nerede, nasıl olurdu spor. Hasta değildim henüz teşhis koyulmamıştı, araştırma yapılıyordu. Yani hasta değil, hasta adayı idim. Hangi odaya gireceğim belli değildi. Kapının önünde bekleyenler arasındaydım.

   Yaşantımdan vazgeçmek istemiyordum. Burada da hiç olmazsa yürümek istiyordum. Hastane'nin çatısına yakın katlardan birinde kalıyordum. Çıkış katında da poliklinikler kantin v.s  vardı. Her gün 7-8 kaç inip çıkmam gerekiyordu. Elbette asansör vardı. İlk günlerde sadece inmeyi denedim. 110-120 basamak iniyordum. Çıkarken de denemek istedim 3. Katta tıkandım. Daha doğrusu korktum. Doğru mu? Yanlış mı? Yapıyorum…

   Bıraktım, kime soracağımı bilemedim…

   Bu günlere yakın bir zamanda 'Türkiye Aktif ve Sağlıklı Yaşama Zirvesi ' adı altında T.C  Sağlık Bakanlığı sağlığın geliştirilmesi Genel müdürlüğü ile Ankara  üniversitesi yaşlılık çalışmaları uygulama ve araştırma merkezi ( YAŞAM) ın düzenlediği halka yönelik herkese açık panel olacağını öğrendim.

   Gittim de;

   'YAŞLILARDA EGZERSİZ' Prof. Nesrin DEMİRSOY konuşacaktı. Konuştu da... Onun dışında iki günde otuz a yakın konuşmacı da konuştu. Çoğu sporun yapılması gerektiğini , hatta şart olduğunu vurguladı. İyi, güzel de  hiç kimse 'Bana sporunu ,şurada, şöyle, şöyle yapacaksın demedi. Neden demediler dedim. Biraz araştırınca koskocaman boşluk olduğunu gördüm.

   Hasta sporu. Evet yanlış anlamadınız hasta sporu, hastane sporu diye bir dal var mıydı. Bu arada yaşlılar sporu diye de bir dal var mıydı?

   Duymamıştım. Bu güne  kadar gençlerin arasında onlara uymadan ayarını kendim vererek yapıyordum hareketleri işte.

   Gittiğim panelde;

   65-74 Genç yaşlılık

   75-84 ileri yaşlılık

   85 yaş ve sonrası çok ileri yaşlılık diye ayırım yaptı konuşmacı. Düşük dirençte çok tekrar yapmalı yaşlılar dedi. Dansı bile önerdi. Daha bir sürü açılımlar vardı. Ama hepsi teorikti. Elbette her doktor kendi hastasına yapması gereken hareketleri öğretiyordu. Bunu nasıl öğretiyordu bilemiyorum.

   Kendimi gösteriyordu, yoksa fakültede ders olarak gösteriliyor muydu.

   Spor akademilerinde böyle bir ders var mıydı? Yaşlılar için hareketler spor hareketleri.

   Yıllar evvel kolum kırılmıştı. Doktorum alçı çıktıktan sonra hangi hareketleri yapacağımı anlatmıştı. Kendim yalnız yaptım. Oysa doktorun kontrolünde olmalıydı.

   İşte yine hastane sporuna geliyorum. Hastane içinde spor yapılacak ve bunun eğitimini verecek bir merkez gerekliydi. Hastalar için tabii (yaşlılar içinde) hastalara ait hareketler.

   Spor yapmaya alışkın olmayan bir toplumuz. Ama hasta olunca doktorumuzu da dinleriz. Hem iyi bir yenilik olur Hastane sporu…

YAŞLILAR İÇİN SPOR…

 

                                                                                                                          


Yaşlılar için Spor

SPOR İLAÇTIR

Bu sloganla 78 yaşıma geldim.hatta doldurmak üzereyim birkaç aylık zaman kaldı.Artık 79 diyebilirim.Bu güne kadar kazaların dışında hiç hasta olmamıştım.Elbette çocukluk yaşlarımda kızamık,boğmaca gibi henüz aşıları bulunmayan hastalıkları geçirmiştim.Yetişkin olduktan sonraki dönem ve yaşlılığımı özellikle vurguluyorum.Grip ve soğuk algınlığından ateşim çıkıp yattığımı hatırlamıyorum.Beni yatıran hep trafik kazaları oldu.

Bu güne kadar kazaların dışında ciddi anlamda ilaç içmemiştim.asprin,vitamin hapları gibi hapları da mevsimlik alıyordum.Eşim sabah akşam üç dört adet küçük el çantasını açar içinden ilaçları çıkarır onlardan,içecek olduklarını ayırır,küçük küçük reçel kaseciklerine koyar,kimisini yemekten önce,kimisini yemekten sonra,kimisini de yemek arasında içerdi.Bu duruma alışamamış, biraz da abartılı bulurdum.Galiba bazı vitamin hapları da bana vererek bakışlarımdan kurtulmak isterdi.Böylece bende vitamin haplarına başlamış oldum.Ama hap içmektense normal yiyeceklerden vitaminleri almayı tercih ederdim.

            Hala 'D' vitaminini ; Deniz-güneş-süt gibi şeylerden almaya çalışıyorum. Tabi ki SPORDAN…..

            Spor yaptığımda yediklerim , içtiklerim daha iyi kanıma karışıyor gibi geliyor.Kendimi zinde hissediyorum.Bazı günler ayaklarımı sürükleyerek zorla gidiyorum.Spor yapınca her şey bitiyor.Enerji doluyorum.hatta uzun yürüyüşler bile yapabilirim.Nitekim geçen hafta eve gelip duş aldım ve komşumla alışverişe sezonluk olanlara çıktım.

            Ben sporu sağlığım için yapıyorum. Kapasitem ne ise o kadarını yapıyorum.Çünkü 79 yaşında sayılırım.Bu yaşta gurubumda spor yapan başka kimse yok. Gurubumdaki arkadaşlar; benim çocuğum yaşında hatta torunum yaşında olanlar bile var.

            Hepsi de hırslı,emsal alınacak sportmen kişiler.Harika fiziğe de sahipler.Onlarla spor yaparken en arka sıralara geçiyorum.Oysa spora OTUZBEŞ yıl önce başlarken en ön sıradaydım. Suna hocanın gösterdiği hareketleri eksiksiz,kusursuz yapmak amacımdı.(suna hocayı rahmetle anıyorum.ondan ayrıca bahsetme fırsatını bulurum inşallah.)

            Yıllar ve geçirdiğim kazalardan dolayı olduğum Ameliyatlar beni geri sıralara atmıştı. Sağ köprücük kemiğim yoktu.Onun için sağ kolumu istediğim gibi yüklenemiyordum.Bu yüzden sağ kolum sol koluma göre 3 cm daha genişti.Yani şişmandı.Sol kolumda pazım olmuştu.ama sağ kolumda yoktu.

            İşte en gözle görünür iki organım.Kollarım…Sağ kolum yarı spor yapmış şişko,79 yaşında.Sol kolum pazılı 60 yaşında (bu rakamlar bana göre bir de hocama sormam gerek.)

            Hiç ilaç yok; spor ilaçtır dedim.Aslında sakat biriyim.Sakat deyip yatabilirdim. Yatak beni yutardı.Bu yazıları yazamaz olurdum.Ben bunu aklımda hep tutar ama mesele yapmam.Haddimi bilirim.Yaptığım sporun en iyisini yapmak istiyor ve yapıyorum.

            Azı günler yılların verdiği alışkanlıkla , bazı hareketleri çok kusursuz yapıyorum, hocam bunları arkadaşlara gösterir.Elbette bu bana moral olur. Amaa korkarımda … Hoop hop dur bakalım gaza gelme derim…

            Haddini bil spora arkalarda devam.

            Devam edebilmek önemli. Hafta da  üç gün spor salonuna yürüyerek yarım saatte geliyorum.Kısacası bir saat yürüyüş bir saat spor hafta da üç gün.Geri kalan günlerde asla arabaya otobüse binmem.Hep yürürüm.Yağmur,kar, acil durumlar dışında yürümek ilkem…

            Yaz döneminde yazlıktayım.O zaman da sabah saat 8 veya 9 da yüzmeye deniz e giderim.Bir saat yüzme yeterlidir benim için. Akşamüzeri de bir saat yürüyüş yaparım. Bazen tepelere tırmanırım bazen dizlerime kadar gelen suyun içinde deniz kenarında yürürüm. Bazen de yeni yerler görmek için sitelerden geçerim. Gün batımında bitmiş olur yürüyüşüm.Elbette ara sıra akşamlar oluyor ama benim için bu yaşam şekli öyle bir hale geldi ki; böyle aksaklıklarda hemen vücudum,beynim duyurular yaymaya başlıyor.Yemek ,içmek, uyumak gibi ihtiyaç duyuyorum.Olmazsa olmazlarımın arasına girdi spor.Üstelik spor saatlerimde çok aktif ve neşeli geçiyor.

            Galiba spor arkadaşlarımı da seviyorum.Hocamı nereye koyacağımı bilemedim.Arkadaş mı- Hoca mı- Evlat mı (evlat diyorum çünkü 35 yılı aşkın süredir sporun içindeyim.O da yanı başımda büyüdü,gelişti daha da gidecek bilemediğim geleceklere)

Ama ben yine ben değilim artık….

                                                                                                                                                  ZERRİN FINDIKOĞLU

 


Yaşlılar için Spor

İHTİYARLIK YALNIZLIKTIR

İhtiyarlık Yalnızlıktır.Yalnızlık deyine aklımıza insan gelir.Yani eşin,çocukların daha gerilere gidersek sevgilin,arkadaşlarıngibi hep insan figürleri gelir.Bu yaşa kadar da hep böyle algıladım.Ama değilmiş…

Yalnızlık önce kendi yapında başlıyor.Önce fiziki görünüşün değişiyor.Vücudunda koca bir göbek yerleşiyor ilk önce, göbek basenlere yayılıyor belin kalınlaşıyor.Hani kadını tarif ederlerken iki elini öne uzatıp ince beli belirtmek için eller yaklaşır sonra kalçaları anlatmak için tatlı bir kavisle açılırlar ya o eller işte önce bu yok oluyor. Onun için gençlik belde başlar – belde biter ilkesini koydum.Deneyimler bunu gösterdi.

Belimi ince tutmamın yoluda spor ama hangi spor işte geldik sporun özüne.Hangi sporu yapmalıyım.35 yılda bir çok spor salonuna girdim çıktım.Çıktım diyorum çünkü sadece akla gelen hareketler yeterli olmuyordu.Hangi hareket kendi kasımı ,hangi kemiğimi,hangi iç organımı çalıştıracak etkileyecekti.Onu bilmek istiyordum.Bunu da ancak burada, spor Akademisinde buldum…

35 yıl belimi ince tutmak ve sağlığımı korumak için spor yaptım.Etrafımdakiler hep değişti.Kimi bir iki ay kaldı kimi on beş-yirmi yıl.Sadece birtanesi benimle birlikte o da Akşam seansında.Yani yıllardır göremiyorum.

İşte insan yalnızlığı böyle başlıyor.Eskisi gibi olayları heyecanlı dinlemiyorsun.Neler yapabilirim diye düşünmek istersen bile  zaman çıkıyor karşına.Az kalan zaman.Bu zaman koca bir duvar gibi önünde duruyor işte.Gücün,sağlığın ,kafan,duyguların bu duvarı ne yapacak.Kiminle paylaşırsın.Hiç kimseyle.Kendi kendinesin işte.Eski arkadaşlarımı görmek istemiyorum.Gördüğüm şimdiki fizikleri olacak.Oysa ben onları en güzel halleri ile saklamışım anılarımda.Onlarda beni öyle saklamış olabilirler.Hayal kırıklığı yaşamak istemiyorum.Zaten duyduğuma göre de pek çoğu ölmüş veya evlerinden dışarıya pek çıkamıyorlarmış.Oysa ben hala ortalıkta dolaşıyorum.Spora gidiyorum.Etkinliklere katılıyorum saygı duyulan bir 'nene' olarak….

Evlerinde oturan dışarıya çıkamayan arkadaşlarımda yanımda olsaydı diyorum.Kendilerine ilettimbiz yapamayız dediler.Daha alt guruba indim 60 hatta 50 yaşındakilere işimiz var.Ne zaman yaparız dediler.İki saatlik bir zaman ayırmanız yeterli oluyor dedim onlara.Hafta da 3 gün ikişer saatten, hafta da 6 saat eder.

Kimisi bir süre denedi.bıraktı tekrar başladı bıraktı.Onlara da 'olmazki' devamlılık ister spor dedim.sağım solum tutuluyor her yerlerim acıyor dediler.Devam edersen o acılar geçer bir daha hiç acımaz dedim.Benim acımıyor.Ara verdiğim zamanlarda da hemen geçiyor dedim.' AFERİN' dediler. Ama kimse yanımda yürümedi. Yoluma yalnız devam ettim.Ara da bir rastladım onlara , övgü dolu sözler söylediler.

Ben de onları ciddiye almamaya başladım. Acaba alay mı geçiyorlar diye .

Onun için ihtiyarlık yalnızlıktır diyorum.Yoksa alınganlık……. Hadi canım ne haddime.hanımlar

Hanımlar farklı senin yolundan gitmiyorlar işte.Gidenler var elbette guruptaki arkadaşlar (pardon)torunlar koskoca Manisa da 30 kişiyi bulmayan torunlar.İstikrarlı spor yapan Zerrin FINDIKOĞLU…..

 


DÜN VE BUGÜN

DÜN ve BUGÜN

İlk üç yazımda sporun istediğim gibi yaygın olmadığını vurguladım.Hatta 'hastahane sporu 'diye de bir dal bile yarattım kafamda.

Niye spor yapıyorum diyorum.Geçen yazımda sağlık ve ince bel için demiştim. Bu konuda pek çok yazılar bulmak mümkün. Hayatını buna adamışlar,spor konusunda yazılmış güzel eserler var elbette.

Benim sporumu ve sporun üzerimdeki etkilerini anlatmak istiyorum. Çünkü ben binlerce, hatta milyonlarca kadından biriyim. Bir çuval pirinç düşünün; elinizi,yok el olmaz,kolunuzu çuvala sokup iyice karıştırın. Pirinçlerin bir tanesini baş parmağınız ile işaret parmağınız arasında tutun,çıkarın. Gözlerinizin önüne getirip bakın. Minnacık bir pirinç. Bende öyleyim işte bir çuval pirincin içindeki bir pirinç işte.

Yıllar yıllar evvel,gençliğimin beni terk etmeye hazırlıklarına başladığını önce anlamadım. Hayatın içinde mesleğimde ilerleme çabaları içindeydim. Para kazanmam gerekiyordu. Sosyal hayatımı renklendirmem ve kalıcı bir şeyler yapmalıydım. Çocuklarım ve eşim vardı.

Bütün bunları yapabilmek için kendini unutman gerekiyordu. Ben de beni unuttum. Ta ki Doç.Dr.Suna ŞENTÜRK ile Prof.Hatice ÇAMLIYER hanımlarının bir paneline gidene kadar.

İkisi de sporun yararları hakkında güzel şeyler söylüyorlardı. Söylediklerinin tümüne gönülden katıldım.Panel bitmişti toparlanıyorlardı. Gidiyorlardı.

Ama benim hayatım değişmeyecekti.Elimi kaldırıp konuşmak istedim. Gergindim. Beni gördüler,konuşmam için izin verdiler.

'HERŞEY GÜZEL TAMAM DA SPOR NEREDE YAPACAĞIZ' dedim.

Birbirlerinin yüzüne baktılar. Zira Manisa da bundan kırk yıl evvel bir tane spor salonu yoktu.

Hiç bir şey söyleyemediler. Böylece herkes eski sporsuz yaşamına döndü. Bir yıl sonra spor Akademisinde hanımlara spor salonu açıldığını öğrendim, sonradan kendilerinden öğrendiğime göre benim o asabi çıkışım onları tetiklemiş. Hak vermişler. Böylece Manisa da ilk spor salonu açılmış oldu. Hemen gittim, kaydımı yaptırdım.Doç. Suna ŞENTÜRK bizi çalıştırmaya başladı. İşte o günlerden bu günlere geldik. Suna hanım ı rahmetle anıyorum. Eğer Suna ŞENTÜRK ve Hatice ÇAMLIYER hocalar olmasaydı bugün spor Akademisinde bu bölüm açılmamış olurdu.

Bir süre yedi-sekiz kişi ile devam ettik Mart –Nisan ayları gelince hanımların sayıları artardı. Bazı günler 40 kişiyi bulur,hatta aşardı. Ama kış dönemi gelince yine yedi-sekiz kişiye inerdik. Bir ara bu sayı daha aşağıya inince Suna hanım isyan etti kapattı. On kişiyi bulun açayım, dedi. İşte o zamanla hanımlara yalvarma dönemim başladı. Bu sayıyı bulamıyordum.

Bu arada Manisa da bir iki yeni spor salonları açılmaya başlamıştı. İşte bu dönem de bu yeni açılan salonlara gitmeye başladım. Bir bakıma iyi de oldu. Akademideki çalışmayla, yeni açılan spor salonundaki çalışmaları karşılaştırma imkanı buldum.

Her açılan salona gittim. Bu dönem birkaç sefer böylr oldu.

Sonra  Gürkan ER geldi.

Tabir yerinde ise bir geldi pir geldi.

Her şey kökten değişti. En başta spor hareketleri yepyeni oldu. Birkaç salon Akademi içinde değiştirdik. Çalıştığımız aletler değişti, çalışırken açıklamalar geldi. Şimdi hareketi yapınca şu kasların çalışır dendi.

Böylece kafamdaki soruların da cevaplarını buluyordum. İlk yazılarımda sakatlığımdan bahsetmiştim. Böylece benim sakatlığım sebebiyle yapmaman gereken hareketleri ayırt etmeye başlamıştım. Buna benzer uyarıları yalnız ben değil başka arkadaşlara da gelirdi. Yani her birey ayrı ayrı gözetim altındaydı. Tabi bu arada olağan üstü olanlar da vardı. Spor Akademisi talebelerinin ayarında hatta bir çoğundan daha iyi olan arkadaşlar vardı.

Gürkan bey onlarla adeta özel gösteri yapmayı severdi. Bende alkışlardım.

Şu anki gurupta alkış tuttuğum on kişi var. İçinde hırslı olanlar olduğu gibi aman bana dokunma dediği halde mükemmel yapanlarda var. İstense yarışma takımı bile kurulabilir. Bu benim görüşüm tabii!!! Bir de hoca ya sormalı ???

İşte ben böylesine özel gurupta çalışıyorum. Benim avantajım hepsinden uzun süreli spor yapmam. Şimdi hayatımın sol kolla yani tek kolla şınav çekmek ?

Şaka-şaka…..

                


YAZLIK

YAZLIK

Yazlıktayım.Bir tek kelime ile neyi anlatıyorum ki !

Manisa daki bütün kış oturduğum evimi uzun uzun toparladığımı, yazlıktaki evin ise kapalı kaldığı aylar sebebiyle en küçük, köşelerine kadar kaplamış tozlarının ve kokusunun  temizliği ile nasıl uğraşıp yorgun düştüğümü, kıpırdayacak halimin kalmadığını anlatmış olabilir miyim?

                Bunlar her sene tekrarlanan şeyler. Bu sene havalar serin ve yağışlı olunca daha zor ve sevimsiz geliyor.Güneş balkonun şu köşesinden sabah bana  'Günaydın ' demeliydi.Akşam üzeri sağ taraftaki manolya ağacının dalları arasından kollarını uzatıp salonu baştan başa geçip ikinci kata çıkan sarmalamalıydı. Kalın perdelerle yolunu kesip merdivenin başında durdurmaya çalışırdım.Perdeleri takamadım.Yağmur ve bulutlar  güneşi özletmişlerdi.Ara sıra  güneşin uzantıları geliyordu elbette ama sıcaklığı yoktu.

                Güneşin sıcaklığını giydiğim hırkalarda, kapattığım kapı ve pencerelerin içinde salonda bulabiliyordum.

                Keyfim kaçtı.uykularım düzensiz olmaya başladı.Hanımların yaptığı rutin bahar temizliğini iki evde yapıyordum. Yoruluyordum.işte aradığın bu değimliydi.Yat uyu işte. Yorgunluğun verdiği dinginlik gitmiyor.Bacaklarım ,sırtım,kollarım ağrıyor.Merdivenleri zorla çıkıyorum.Bana ne oluyor böyle ?

                Dedim; Nihayet buldum.Spora ara verdim.İş , ev işi yapıyorum.Oysa ben sonbahar,kış ,ilkbahar düzenli spor yapmıştım.Şimdi yapmıyorum.

Başla dedim;

Yazlıkta sabah 08:00'da deniz e gider yüzerdim.Bu ortalama bir saat olurdu.Şimdi soğuk,yağışlı,rüzgarlı.Genç değildim ki her şeyi göze alıp yüzeyim.

Geriye yürüyüş kalıyordu. Akşam üzeri bir buçuk saat yürümek.Yürümeye başladım.İlk gün pek fark etmedim.İkinci gün yorulmuştum.Duş alıp oturduğumda rahatlamıştım.Ve o gece deliksiz bir uyku çektim.

Anlaşıldı.Hergün spor yapmalıyım.Gürkan bey kendinizde Aerobik yapabilirsiniz diyor.Yapabilirim elbette.Ama! işte bir 'amaç'yokmu!Gürkan bey de bunu bilmiyor.Bizde anlatamıyoruz.Evde spor salonundaki gibi olmuyor.Salonda hareketler arka arkaya bir su gibi akıp gidiyor.Gürkan 'ben bunları şimdi uydurdum.' Dese de  o hareketler hiç de uyduruk gibi durmuyor. Yerli yerinde birbirini tamamlayan hareketler oluyor.Uydur bakalım diyorum.Benim ki uyduruk oluyor.Deniz düzelse de yüzebilsem.

Sabah bir saat akşam bir buçuk saat spor.Ancak kışın Manisa da yaptığım hafta da üç günlük sporu karşılıyor.Manisa da salonda yapıyorum.Yazlıkta deniz ve yürüyüş.

Hani Deniz de çok güzel ve özel,yani öyle değil mi?

 


HAYALLER İYİDİR

HAYALLER İYİDİR

                Cırcır(ağustos) böcekleri yine ötüyor. Bu sefer devamlı sesleri duyuluyor.Uzaklardan tavuk gıdaklaması sesleri geliyor.Yumurtladı mı ? Haber mi veriyor. Gelin alın diye! Yaygara mı demeli, reklamını mı yapıyor, yoksa sevincini mi belirtiyor. Hiç aklıma gelmemişti. Acıyor da acıdan mı bağırıyor. Doğum :Doğuran için aynı zamanda acıdır. Şimdi sustu, ama cırcır devam ediyor .Herkes evinin içinde öğle uykusu adını verdikleri uykuda olmalılar. Buradakilerin zaman kavramı değişik .Doğanın zamanına uymuyor.

                Sabah çok geç saatte 10-11'de başlıyor kahvaltı. Kahvaltı faslı 12'ye kadar sürüyor. Sabah kahvesi var , hanımlar arasında o da saat 13-14 arasında devam ediyor . Öğle yemeği kalkmış durumda .

                Sonra havuzda yüzmeye gidiyorlar. Yüzmek kelimede kalıyor. Havuza giren su içindeki girişte bulunan merdivenlere oturup sohbet faslına geçiyor.Eğer gençler varsa onlar oynamak, yüzmek istiyor.İşte o zaman merdivende oturanlar kalkıp havuzun öbür ucuna kadar gidip geliyor. Ya ergenlik çağına girmiş gençleri öyle değiller. Havuz kenarına sıralanmış şezlonglarda oturuyor veya yatıyorlar.Ne de olsa vücutları henüz daha yağlarla dolmamış. İnce ve düzgün . Bakışları üzerinde toplayacaklar.

                Havuz kapanınca evlere gidiyorlar. Hala içerde evdeler işte . Yavaş yavaş  önce  sesler gelmeye başlayacak. Bir iki derken sayıları artacak . Saat 19'da kalmış olur.

                Bu sefer market veya başka yarlere alışverişe giderler. Mangallar yanar. Bu sene çok az mangal yandı .

                Karşımdaki evde ondört-onbeş  yaşlarında bir genç kız var. Basket sahasına gitti. Yanı başında bizim evin arkasında da basket potası var. Teklif etmek gel burada oyna demek geçti aklımdan . Vaz geçtim . Baktım ,saçları atkuyruğu yapılmış. Şortunu giymiş . Tişortu özenle seçilmiş, günün modasına uygun. Niye burada oynasın.Amaç basketbol oynamak değil. Belki biriyle buluşacak evden uzakta. Öyle biri yoksa bile "umudu" vardır. Onu gözleri ve gönlü arar .Burada benim basket potamda o şans yok. Sitenin en sonundaki ev benim evim. Basket potası da sitenin sonundaki duvarın üstünde .

                Burada sessizlik , yalnızlık var. Gençlik yok. Umutlar yok.

                 Özlemler  ve hayaller var. 


AH ŞU LAPTOPLAR!!!

AH ŞU LAPTOPLAR

Günün tam ortası, daha doğrusu gündüzün orta saatleri. Yaz aylarında bu saatlerde sıcaklık iyice bastırır.Yakıcı olur nefes almakta zorlanırsınız.Sığınacak gölge ararsınız.Eğer evdeyseniz, evin içine girer en serin yere sığınırsınız. Hoş şimdi klima her yerde karşımıza çıkıyor.Hatta yazlık evlerde bile var.İlk gördüğüm de çok yadırgamıştım. Güneşle içi içe olmak için yazlıktayım. Bunun için buraya gel, ama sıcak diye kapını,pencereni kapat, dışarısı ile temasını kes, odaya kapan,klima ile serinle sadece klimalı odada yaşa.

                Neden buradasın o zaman.Evinde de vardır nasıl olsa klima orada yaşa.Buraya neden geliyorsun. Demiştim bir zamanlar.

                Bu gün bu saatte sanki bütün evlere klima takılmış gibi bir tek insan ne sokakta ne balkonlarda var.Sihirli bir üfürük bütün canlıları içerilere evlere üfürmüş.Ses, herhangi bir canlı kıpırtısı yok. Sokaktan araba da geçmiyor, satıcılarda.

                Dallarda ki yaprakları rahatsız eden çok hafif bir esinti çıktı.şimdi bir cırcır böceği ötmeye başladı.Evin yanındaki görkemli ıhlamur ağacın da mı yoksa komşunun ağacında mı sessizliğin sesi oldu cırcır böceği.Oysa sabah yoktu. Ses kesildi.Niye ki? Yoruldu herhalde.İşte yeniden başladı.

                Komşular yok bugün Cuma camide erkekler olur. Peki hanımlar nerede? Ya çocuklar ,gençler? Onlarda yok.

                Bunun cevabını biliyorsun aslında.Senin torunlarında geldi bu yazlığa salondan çıkmadılar.Ellerinde birer laptop.Gözlerini açar açmaz, kahvaltı bile yapmadan oturdular başına ,ancak yatarken bıraktılar.

                oysa onlar için bisiklet almıştım . Burada çalışıp öğrensinler diye.Önce meraklarını uyandırmak istedim.Tatlı tatlı girdim lafa.olmadı zorladım olmadı.Tehdit ettim olmadı.Şantaj a başladım birer defa bindiler, bıraktılar.Hemen laptop un başına oturdular.

                Basketbol,futbol,voleybol topları almıştım.Evin arka tarafına basketbol potası yaptırmıştım.Basketbol oynayabilecek kadar genişçe bir alandı.Bakmadılar bile Ali (torunum 12 yaşında) bu sene okulunun voleybol takımına seçilmişti.Başarılı olmuştu da. Ama yaz gelince okul kapanınca bu sevda da bitti.

                Gideceklerinden  bir gün önce bilgisayar bozuldu. Hayret edilecek bir şekilde kapıdan fırlayıp üç kardeş dışarı çıktılar.Ali tavan arasından topları indirdi. Havası hiç birinin tam değildi.Suratı asıldı.Hemen komşuya koştuk onda pompa vardı.Topları şişirdik,basket atmaya başladılar. Ali nin atışları çok iyi .Onu gören Enes ve Ömer de iddialı atışlar yapmaya başladılar.Bende anneannesi ile oturmuş onları seyrediyorduk.

                Ömer yanımıza geldi.

-Kesşke bu evi alıp olduğu gibi bizim evin üstüne koysak,böylece bu evde yaşamış gibi olurduk, Ne güzel olurdu' dedi.

                Bilgisar,internet oyunları kalkınca ömer buradaki yaşantıyı sevmişti.

                Sabah deniz de yüzme akşamüzeri bisiklet,voleybol,futbol,havuz da yüzme birini seç işte.

                Temiz hava

                Ah şu laptoplar nereden çıktı. Oyun oynuyorlar ödev yapıyorlar deniyor. Deniyor da ! da işte !!!

 


Anasayfa    Hakkımızda    Ekibimiz    Faaliyetlerimiz    Milli Sporcularımız     İletişim Bizi takip edin...
Copyrights. © 2015 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz hiçbir veri kopyalanamaz.
MANİSA SPİL GENÇLİK VE SPOR KULÜBÜ
Adres : 2. Anafartalar Mahallesi Mimar Sinan Blv. No:1 Sümerpark Şehzadeler / MANİSA
Tel : 0236 231 40 45           E - Mail : info@spilcimnastik.com